MHP Genel Başkan Yardımcısı Erzurum Milletvekili Kamil Aydın ile Genel Başkan Başdanışmanı Ruhi Ersoy, ‘İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma Programı’ kapsamında Çerkezköy’de konuştu. Kamil Aydın, “Birbirine benzemezler niçin bir araya geldi.” derken, Ruhi Ersoy ise, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni anlattı.
GENİŞ KATILIM OLDU
İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma programı kapsamında MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, Genel Başkan Başdanışmanı Ruhi Ersoy, MYK Üyesi Murat Turna, Koray Önsel, Tekirdağ İl Başkanı İlker Yücel ve MHP Çerkezköy İlçe Başkanı Ahmet Aydeniz’in katılımıyla Çerkezköy’de program düzenlendi. Gönlübol Lokantası’ndaki kahvaltılı programa MHP, AK Parti ve BBP’den geniş katılım oldu. AK Parti 25 ve 26. Dönem Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan, geçmiş dönem Çerkezköy Belediye Başkanı Ali Ertem, BBP MKYK Üyesi Turan Demircan, meclis üyeleri ve STK temsilcileri de katıldı. Programın açılış konuşmasını ev sahibi MHP Çerkezköy İlçe Başkanı Ahmet Aydeniz yaptı. Daha sonra MHP Tekirdağ İl Başkanı İlker Yücel ve MYK Üyesi Koray Önsel ile MYK Üyesi Murat Turna birer konuşma yaptı. Açılış konuşmalarının ardından kürsüye MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy geldi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni anlatan Prof. Dr. Ruhi Ersoy, sözlerine Çerkezköy ile başladı. Ersoy, “Çerkezköy’ün bir Türkiye mozaiği olduğunu duyuyor, okuyorduk. Fakat şimdi görüyor, yaşıyoruz. Anadolu’nun her bir şehrinden, çoluğunun çocuğunun rızkı için ekmeğinin peşine düşerek, buraya gelen, değerleriyle beraber yaşamak ülküsüyle yola çıkan sizleri alkışlıyoruz. Hepinizden Allah razı olsun” dedi.
MUHALEFET DEMOKRASİNİN VAZGEÇİLMEZİDİR
“Buraya akıl vermeye ukalalık yapmaya gelmedik” diyen Ersoy, şunları dedi: “Tanıklıklarımız anlatmaya, bir ve beraber olmamız gerektiğini anlatmaya geldik. Türkiye’de sözüm ona yol yürüyen muhalefet, Türkiye tarihine, geleceğine mi muhalefet ediyor? Yoksa siyasi iktidara, liderlere mi muhalefet ediyor? Muhalefet demokrasinin vazgeçilmezidir. Demokrasilerde yönetimin sorunsuz şekilde el değiştirmesi olgun demokrasinin işaretidir. Ama arkadaşlar Türkiye’de 2011 yılından sonra muhalefetin hafızası, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı tecrübeler bir değişimin içerisine girdi.”
MİLLİ ŞEF…
Cumhuriyet tarihine atıfta bulunan Ersoy sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizin, ananızın, dedenizin okuduğu Kur’an’ı, ezanı reddeden bir zihniyet yeni bir Anadolu inşa etmeye çalıştı bu topraklarda. Bunun adına ‘Milli Şef’ deniyor. Milli Şef denilen bu zihniyet nefes aldığı hallerde birilerinin küresel projelere karşı geldiği gerekçesiyle, bu millette başbakanlar asılıyor. Bu memlekette, Kıbrıs’ta vatan kurtarmaya çalışan Fatin Rüştü Zorlu’lar sadece ve sadece Menderes’in yol arkadaşı olduğu için değil Kıbrıs’ı kurtarma hedefleri yaptığı için şehit ediliyor. Türkiye için bir şey yaptığı kabul edilmese bile Kıbrıs için çok iş yaptım diyor idam sehpasına giderken. Meşruiyetini anayasadan aldığını söyleyen bir Gladyo, NATO uzantısı, Oligark zihniyetinde yapılar karşımıza çıkıyor. Çünkü 1961 Anayasa’sına milletin iradesine devletin içerisinde atamalarla yapılmış olan kurumlar temsil eder diye bir madde koyuyorlar. Sonra Milli Güvenlik Kurulu’ndan tutun Anayasa Mahkemesi’ne kadar senin, benim, bana benzeyen insanların çocuklardan devşirip kendilerine adeta devşirme kapıkulu yaptıklarını ‘Memlekette demokrasi de bir yere kadar’ deyip milletin iradesini devlete dönüştürme mücadelesini vermeye kalkanların tepesine tepesine vuruyorlar. ‘Bizim darbe yapmak anayasal hakkımızdır’ diyerek müdahalelerde bulunuyorlar.”
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’Nİ ANLATTI
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından teklif edildiğini hatırlatan Esoy şöyle devam etti: “FETÖ’nün mecburiyetten kaynaklı kalkışması ve 15 Temmuz ihanetinden sonraki süreç bizim karşımıza yeni bir yönetim anlayışını ortaya koydu. Bunun adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedik. Bu sistemi sayın Genel başkanımız teklif etmiş, sayın Cumhurbaşkanımız kabul etmiş, akşamdan sabaha bu iş bitmiş değildir arkadaşlar. Bu sistem Türk Milleti aklıyla, geçmişten bugüne tartışılmış, konumlanmış. Çünkü karar alma mekanizmasının merkeze alınması, istihbarat kaynaklarının tek merkezde olması, iç ve dış politikada seri hareket edebilme ve devleti dinamik tutabilme konusunda 70’li yıllarda rahmetli başbuğumuzdan, Özal’a, Demirel’e kadar bu konuda fikirleri olan siyasiler ve devlet adamları olmuştur. Ama asıl kırılma 367 krizinin yaşandığı 2007 yılında olmuştur. 2007 yılında Cumhurbaşkanı süresi doldu. Ahmet Necdet Sezer’in yerine Cumhurbaşkanı seçilecek. Mecliste 2 parti var, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi bir şablon arıyor. Eşi başörtülü olmayacak, kendisi işte kılarsa cumadan cumaya namaz kılacak, seküler olacak, laik olacak vs. Hatırlayın o dönemleri. Bütün bu tartışmalara rağmen sayın Cumhurbaşkanı sayın Gül’ü aday gösteriyor. Sonra e-muhtıra çekiyorlar.”
Daha sonra seçimlerin iki ay erkene alındığını kaydeden Ersoy, şunları kaydetti: “Meclis yeni yapısını oluşturuyor. MHP de meclise giriyor. Mecliste genel başkanımıza sorulan ilk soru ‘Cumhurbaşkanı seçimi konusunda ne düşünüyorsunuz?’ biz seçim olduğunda orada olacağız, adayımızı göstereceğiz ve kilitlenen o sistemi açacağız diyor ve sistemi açıyor. Sonra Cumhurbaşkanı seçiliyor. Ama daha sonra siyasi iklim bir karar alıyor ve cumhurbaşkanını halk seçsin deniyor. Sonra önümüze gelen referandumda ‘Ben cumhurbaşkanını seçiyorum’ diyorsunuz. Sonrasında sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki ‘Tek maddelik değişim devlette sıkıntı yaratır. Bunu toplu bir değişikliğe götürelim’ diyor. Ama siyasi iklim buna müsaade etmiyor, olmuyor. MHP de tek maddelik bir anayasayla değişim olursa bu devlette iki başlılık olur diyor. Dolayısıyla ben hayır oy vereceğim ve ‘Kahverengi gözlerin’ şarkısını söyleyeceğim diyor. Çünkü o dönem hayır oyunun rengi kahverengi. Sonrasında bu konu 7 yıl uykuya geçiyor. 2014’te sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan seçildikten sonra yetkisini kullanıyor, çünkü siyasi aktör benim diyor. Sonra yerine bıraktığı Davutoğlu bundan rahatsız oluyor. Amerikayla görüşüyor, Almanya ile görüşüyor, hatırlarsınız o dönemleri. Sonra Davutoğlu tasfiye ediliyor ve uyumlu olan Binali Yıldırım başbakan oluyor. Yarınlara dair bu problem uyurken başımıza 15 temmuz felaketi geliyor. Bir OHAL ve KHK ile devlet yönetilmeye başlanıyor. OHAL’i kaldırdığımızda başbakanlık yetkisi krizi yönetmeye yetmiyor. Genel başkanımız da 2016’da yetki kriziyle ilgili konuşma yaptı. Ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni sundu, 24 maddeyi 18 maddeye düşürdü ve 16 Nisan 2017’de seçime sunuldu ve Anayasa’ya geçti. Fakat bunu bir an önce uygulamaya koymak için 2018’de seçim olması için çağrı yaptık ve seçimle uygulamaya geçildi. Muhalefet hak etmediği yerde, o dönemki seçim yasası ayrıntılara geçilmediği için daha fazla milletvekili çıkardı. Örneğin ben Osmaniye’de seçilemedim. Ama Kızıl Elma’ya yürüyen Türk Milli Devleti’nin kazandığı yerde ben kaybetmişim buna üzülecek kadar aciz değilim diye açıklama yaptım. Ama bunun sonrasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin işler hale gelmesi için 100 maddelik bir anayasa teklifi hazırladık. Bunu bizler tartışacağız, sizler tartışacaksınız, milletin yaptığı anayasayla yönetilmeyi hak ediyoruz.”
CUMHUR İTTİFAKINI ANLATTI
Ersoy’dan sonra kürsüye gelen MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, “6 parti bir araya geldi. Bir birine benzemezler bir araya gelmişler. Niye bu kadar Cumhurbaşkanlığı karşısında tepkiler oluştu, gayriahlaki yapılara ve muamelelere kaldık? Nedir Cumhur İttifakı? Cumhur İttifakı açık ve net. Bizim bir aidiyetimiz, vatana millete bağlılığımız bizi buraya getirdi. Yani ittifak kuracaksanız bağlılığınız olması lazım. Ben bu işi bunlarla yaparım ama ideallerini, hedefleriniz, beklentileriniz farklı olursa onun adı çıkar olur. İşte Cumhur İttifakı’nın karşısında, sayın Genel başkanımızın dediği ‘Zillet İttifakı’ dememizin nedeni bub. Çünkü ortak bir payda yok. Masanın şeklini bile kararlaştıramıyorlar, kim neyi alacak onu bilmiyorlar ve 3 yıldır sizi oyalıyorlar. Hükümet ne yapıyorsa, hangi bakanlıkları çalıştırıyorsa, aynı şekilde sorumluluk dağıtıp bir şeyler yapmak değil mi hedefimiz. Peki bunu yapıyorlar mı? Hayır. Çerkezköy için bu milleti kalkındıracak, şunu yaptılar ama biz bunu yapsak daha iyi olur dediler mi? Ölüm dilediler ya utanmadan. Bir mümin ölüm dilemez. Cumhurbaşkanımıza beddualar ettiler, genel başkanımızın rahatsızlığında ahlaksız ifadelerde bulundular. Bu kadar kinciler. Bizler onlar gibi olamayız. Sayın genel başkanımız her defasında ne diyor ‘Tek devlet, tek millet, tek bayrak’ diyor. 15 Temmuz’da iki lider yola düşmeseydi, genel başkanımız ‘Yakın ışıkları, bu millet sahipsiz değildir, bombalanacaksa bizim genel merkezimiz bombalansın’ dedi. Ve başbakana ulaştık Binali Bey’e biz milletimizin arkasındayız, seçilmiş hükümeti böyle haince yok etmeye kalkışan kişilerin karşısındayız dedi. Sonrasında Cumhurbaşkanımızın hepimizi sokağa davet emesiyle tankın altına da yatıldı, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet için mücadele edildi. Biz bunları anlatmak için buradayız. Kastımız kimseye hakaret kötü söz değildir.”diye konuştu.
İYİ PARTİ’YE TEPKİ GÖSTERDİ
İYİ Parti’ye yönelik de eleştirilerde bulunan Aydın; “Anayasanın ilk dört maddesini değiştirmek için gizli gizli görüşen zatı muhterem gizli gizli Doğu Türkistan muhabbeti yapıyor bana. Utan dedim ya utan dedim. Sen kim Doğu Türkistan kim? Biz Doğu Türkistan’ın da sahibiyiz, evlad-ı Fatihan’ın da. Nerede bir Türk vatandaşımız yaşıyorsa biz onlarlayız. Sayın Cumhurbaşkanımız inanın bazen uluslararası ziyaretlerine biz de katılıyoruz. Doğu Afrika’daki ziyaretlerinde oradaki insanların nasıl minnetle baktıklarını görüyoruz. Genel başkanımızın yakasından hiçbir zaman Doğu Türkistan rozetini çıkarmadığını bilen birkaç kişiden biriyim. Bizi biz yapan değerler var”. dedi.