CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, “İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 278 kadın öldürüldü, 235 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti” dedi.
CHP PM Üyesi ve Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, hazırladığı ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ çalışmasını kamuoyu ile paylaştı. Dr. Yüceer, AKP iktidarının kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik İstanbul Sözleşmesi’ni önce hedef haline getirdiğini, ardından hukuksuz bir biçimde sözleşmeden Türkiye’nin imzasının çekildiği vurguladı. Dr. Yüceer, “Kadını koruyan sözleşmelere savaş açıp, hukuksuz bir şekilde ülkemizin imzasını İstanbul Sözleşmesi’nden çekenlerin niyeti bellidir. Onların derdi kadını korumak değil, aksine kadınları sessiz ve dilsiz bırakmaktır. İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 278 kadın öldürüldü, 235 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti” dedi.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Dr. Yüceer’in çalışmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
20 YILDA 7 BİN 990 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren 20 yılda Türkiye’de en az 7 bin 990 kadın öldürüldü. 2002’de öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2007 ve 2009 yıllarında bu sayı binin üzerine çıktı. 2019’da da 474, 2020’de 300, 2021’de 280 kadın öldürüldü. 2022’nin Ocak ayında 26, Şubat ayında 23 kadın öldürüldü. 2022’nin aynı döneminde 49 kadının ölümü ise “şüpheli” olarak kayıtlara geçti.
Tek adamın imzasıyla bir gecede hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 278 kadın öldürüldü, 235 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Bir süredir açıklanan verilerde intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında ciddi bir artış görülmektedir. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Kadınların gerçekten kaza sonucu mu öldükleri, kadın cinayeti olup olmadığı, intihar edip etmedikleri veya bir şekilde intihara sürüklenip sürüklenmedikleri açığa çıkartılmalıdır. Hiçbir kadın ölümünün şüpheli kalmamalıdır.
KADINLARIN KORUMA TALEBİ YÜZDE 114 ARTTI
AKP’nin 20 yıllık iktidarında, kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayet vakaları ve maruz kaldıkların vahşetin boyutu her yıl hızla artarak ürkütücü boyutlara ulaştı. Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi. 2012’de 139 bin olan koruma talebi sayısı, 2020 yılına geldiğinde yüzde 114 artışla 339 bin 792’ye yükseldi.
KADINLAR 20 YILDIR AKP’NİN EKONOMİK ŞİDDETİNE DİRENİYOR
Kadınların yaşadığı şiddet sadece erkek şiddeti değildir. Kadınlar, devletin uygulamalarındaki eksikliklerden kaynaklanan ekonomik şiddete de maruz kalmaktadır. Gelir adaletsizliği, yoksulluk ya da işsizlik bu ekonomik şiddetin göstergelerinden bazılarıdır. Yine insanın barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılama gücüne sahip olamaması ekonomik şiddet yaşadığının bir belirtisi olarak değerlendirilmektedir. 20 yıldır iktidarda olan AKP’nin uyguladığı ekonomik şiddete direnen kadınlar aynı zamanda karar mekanizmalarında yer almaya, siyasal haklarını korumaya ve cinsiyetçi politikalara karşı mücadele etmeye de devam etmektedir.
SIĞINMA EVİ AÇMIYORLAR
Kadına yönelik artan şiddet her geçen gün artmasına rağmen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu yıl kadın sığınma evi hedefini düşürmüştür. Günde en az bir kadının öldürüldüğü bir ülkede, kadın sığınma evlerinin toplam kapasitesi sadece 3 bin 624’le sınırlıdır. Bakanlığın 2021 için önüne koyduğu hedef ise 155’ti ama şu an 149 sığınma evi bulunmaktadır. Üstelik 2022 hedefi de 2021 hedefinin altına, 152’ye düşürülmüş durumdadır. Öte yandan yıllık bütçe hazırlanırken de 42 milyon kadın yok sayılarak adil bir bütçe hazırlanmamaktadır. Devlet kurumları arasında adında ‘kadın’ geçen tek kurum olan, kadın politikalarının geliştirilmesine ilişkin tek ulusal mekanizma olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü için ayrılan bütçe 22 milyon lira olarak belirlenmiştir. Bu bütçe neredeyse sarayın 21,6 milyonluk elektrik faturasına eşittir. Bu yaklaşım AKP iktidarı için sarayın aydınlatılmasının 42 milyonun hayatından daha önemli ve öncelikli olduğunun kanıtıdır.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ KATLANIYOR
Dünya Ekonomik Forumu'nun yayımladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2021 Raporu’nda, Türkiye, cinsiyet eşitliğinde üç sıra daha gerileyerek 156 ülke arasında 133. sırada yer almıştır. Endekste Türkiye; kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 140., işgücüne katılımda 137., aynı işe eşit ücrette 95., eğitim olanaklarına erişimde 101., sağlıkta 85. ve siyasi yaşamda temsilde 114. sırada yer almaktadır. Anayasamızın 10’uncu maddesinin ek fıkrası; ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür’ hükmü gereği, hükümet ve kamu kurum ve kuruluşları kadın erkek eşitliğinin sağlanması konusunda doğrudan sorumlu tutulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınlar dünyadaki pek çok ülkeden önce, 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını erkeklerle eşit bir biçimde elde etmişlerdir. Ancak ülkemizde özellikle sonra 20 yıllık AKP iktidarında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alandaki durumu bakımından dünyanın birçok ülkesinin gerisine düşmüş durumdadır.
TOPLUMUN YARISIYIZ AMA YÖNETİMLERDE YETERİ KADAR YER ALAMIYORUZ
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre; 2021 yılında, kadın nüfus 42 milyon 252 bin 172 kişi, erkek nüfus 42 milyon 428 bin 101 kişi olmuştur. Diğer bir ifadeyle; toplam nüfusun %49,9'unu kadınlar, %50,1'ini ise erkekler oluşturmaktadır. Toplumun yarısı olan kadınlar yönetimlerde yeteri kadar yer alamamaktadır. Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlardaki oranı da düşük düzeydedir. Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 88,31’i erkek, yüzde 11,69’u kadındır. Toplam kamu çalışanlarının ise yüzde 40,33’ü kadın, yüzde 59,67’si erkektir. Mart 2022 itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sadece yüzde 17,38’i kadın milletvekillerinden oluşmaktadır. Yani 101 kadın milletvekili bulunmaktadır. Son seçimde 33 ilden kadın milletvekili seçilmemiştir. Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde sadece bir kadın bakan görev yapmaktadır. Tüm bunlarla beraber partimizin siyasette eşit temsiliyet talebiyle yüzde 50 cinsiyet kotası ve fermuar sistemi kanun teklifi AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiştir.
KADINLARIN İSTİHDAM DÜZEYİ ERKEKLERİN YARISIDAN AZ
Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı, AB ve OECD ülkelerinin oldukça altındadır. Yıllar içerisinde birçok ülkede kadınların istihdama katılımını artırmaya dönük politikaların etkisi ile kadın istihdamı artarken, ülkemizde bu oran oldukça sınırlı bir artış göstermiştir. OECD ülkeleri ortalamasında İstihdamda Cinsiyet Açığı yüzde 14,5; AB Ülkeleri ortalamasında yüzde 10 İken, Türkiye’de bu oran yüzde 39,1’dir. Ülkemizde kadınların istihdama katılım düzeyi, erkeklerin istihdama katılım düzeyinin yarısından azdır. TÜİK 2021 Aralık ayı verilerine göre Türkiye’de toplam istihdam edilenlerin sayısı 29 milyon 550 bin kişidir. İstihdamdaki kadın sayısı 9 milyon 401 bin (yüzde 29) iken, istihdamdaki erkek sayısı 20 milyon 148 bin (yüzde 63,5)’dir.
KADIN İŞSİZLİĞİ YÜKSELİŞTE
Cinsiyete göre ülkelerin işsizlik oranına bakıldığında ülkemizdeki kadın işsizlik oranı birçok ülkeyi geride bırakmaktadır. OECD ülkeleri ortalamasında kadın işsiz oranı yüzde 6,1; AB ülkeleri ortalamasında yüzde 7,2’dir iken Türkiye’de ise dar tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 13,7’dir. Geniş tanımlı kadın işsizliği oranı ise 29,9’dur. Genç kadın işsizliği ise daha can yakıcı bir hal almıştır. TÜİK 2021 yılı dördüncü çeyrek verilerine göre, 15-24 yaş arası genç kadın işsizliği yüzde 27,2’dir. Oysa ki geniş tanımlı genç kadın işsizliği yüzde 42,7’dir ve dar tanımlı işsizliğin iki katıdır. 2014 yılında yüzde 23 olan dar tanımlı genç kadın işsizliği, 2021 yılında 4,2 puan artarak yüzde 27,2’ye yükselmiştir. Geniş tanımlı kadın işsizlik oranı ise 2014 yılında yüzde 35,8 iken 2021 yılında 6,9 puan artarak yüzde 42,7’ye yükselmiştir.
KADINLAR KAYIT DIŞI ÇALIŞTIRILIYOR
Kadınların çalışma hayatına katılımı önündeki engellerin yanı sıra çalışma koşulları da oldukça kötüdür. Türkiye’de her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalıştırılmaktadır. 2021 yılı dördüncü dönem verilerine göre; istihdam edilebilen kadınların sadece yüzde 64,4’ü kayıtlı, yani sosyal güvence kapsamındayken, yüzde 35,6’sı kayıt dışı işlerde hiçbir güvencesi olmadan çalıştırılmaktadır.
KADINLAR DAHA DÜŞÜK ÜCRETLERLE ÇALIŞTIRILIYOR
Çalışma hayatında, ücretlerde de toplumsal cinsiyet eşitsizliği artmaktadır. Erkekler kadınlardan yüzde 31,4 daha fazla gelir elde etmektedir. Ücretli kadın ve erkekler arasındaki gelir eşitsizliği büyümektedir. 2006 yılında ücretlerde yüzde 12 olan fark yüzde 20,7’ye yükselmiştir. Kendi hesabına çalışan erkeklerin geliri kadınlardan yüzde 77,3 fazladır. Kadınların ücret ve gelir düzeyinin de en az erkekler düzeyinde olması gerekmektedir.