Yaza sayılı günler kala hepimizi tatlı bir telaş sardı. Tatillerimizi ve etkinliklerimizi planlamaya başladık.
Ben de bu yaz için çok uzun zamandır istediğim fakat bir türlü fırsat yaratamadığım bir etkinlik için bilet aldım, şimdiden çok heyecanlıyım. Bu yazı elimden geldiğince güzel anılarla geçirmeye niyetliyim, hepimizin dilediği gibi bir yaz mevsimi olur umarım.
İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ SİZİ ALIP GÖTÜRÜYOR
Netflix’te geçtiğimiz günlerde yayınlanan ve yayınlandığı günden beri çok konuşulan İstanbul Ansiklopedisi’ni izledim. Dizi 8 bölüm ve oldukça akıcı bir konusu olduğu için kolayca izlenebiliyor. Dizinin senaryo yazarı ve yönetmeni, prömiyerini bu seneki Venedik Film Festivali'nde yapan Tereddüt Çizgisi ve İki Şafak Arasında'nın ardındaki Selman Nacar.
Amasya’dan İstanbul’a üniversite okumak için gelen Zehra’nın, annesinin eski arkadaşı Nesrin’in yanına taşınmasıyla başlayan olaylar zinciri Zehra’nın yaşadığı dilemmalarla kesişiyor ve Zehra’nın kendi yoluna devam edebilmesi için bir karar vermesi gerekiyor.
Dizinin her bölümünde İstanbul’un farklı lokasyonlarında tarihi yerlerin hikayesine yer veriliyor ve bu da diziye farklı bir hava katıyor. İlave olarak diziyi izlerken İstanbul’a taşındığım, üniversiteyi kazandığım ilk zamanlara gittim ve bana biraz nostaljik hissettirdi açıkçası. Dolayısıyla vakit yaratıp mutlaka İstanbul Ansiklopedisi’ni izleyin derim.

DİŞ PERİSİ MASALI BEYAZ PERDEDE
Van, asi ruhlu genç bir diş perisidir ve kendini sınırlandıran dünyanın ötesindeki hayatı keşfetmeyi hayal etmektedir. Dünyanın en sevimli trolü Rupee ve bilim konusunda yetenekli, cesur bir goblin kızı olan Gemma ile karşılaştığında, üç minik kahraman, ayrı krallıklarını birleştirmek için süper bir maceraya atılır. Ancak bunu yaparken, kötü niyetli örümceklerin tehditlerinden kaçmak zorundadırlar.
Heyecan dolu Diş Perisi Masalı filmi henüz vizyona girdi ve 12.00, 14.00, 16.00, 18.00 ve 20.00 seanslarıyla Çerkezköy Sinema Center’da minik izleyicilerini bekliyor.

STONER’İN SON BASKISINI OKUDUM
Geçtiğimiz hafta yine kitapçıda çalışan bir hanımefendinin önerdiği bir kitaba başladım, tabii ki hep olduğu gibi çok sevdim. Daha önce de yazmıştım, iyi bir kitap okuyucusuyum. Kitap gustoma da az çok güvenirim. Bu sebeple kitap satın aldığım yerlerde bana önerilen kitapları da asla geri çevirmem, bu sayede de çok fazla yeni kalemle tanıştım ve bu durumdan da ziyadesiyle memnunum.
John Williams’ın Stoner kitabı da onlardan biriydi. Bir çiftçi ailesinin tek çocuğu olarak dünyaya gelen William Stoner ziraat okumak için gönderildiği üniversitede edebiyatla tanışır ve bütün hayatı değişir. Kitabın konusu oldukça sürükleyici ve yazarın kültürel zenginliğini satır aralarına yedirmesi fikri oldukça ilgi çekici, kitabı farklı bir boyuta çeviriyor. Kitapla ilgili bir diğer detay aslında ilk yayınlandığı tarih 1965 fakat günümüze kadar farklı baskı süreçlerinden geçerek geçtiğimiz yıllarda yeniden okuyucusuyla buluşuyor. Sırf bu sebeple dahi kütüphanemin en nadide parçalarından biri olacak.
