Bir zamanlar “Trakya’nın yükselen yıldızı” denirdi Çerkezköy ve Kapaklı için.
Her sabah organize sanayi bölgelerine uzanan yollar, binlerce işçinin adımıyla canlanır; fabrikaların bacaları üretimin simgesi olarak göğe uzanırdı.
Bugün ise aynı yollar sessiz. Bacalar daha az duman çıkarıyor. Üretimin nabzı yavaşlıyor.
Artık kimse “büyüme rakamlarını” konuşmuyor.
Herkes, “yarın kaç kişi daha işten çıkacak” diye soruyor.
Özellikle yan sanayi ve tekstil sektörü, ekonomik dalgalanmaların en sert yüzüyle karşı karşıya.
Bir zamanlar her köşe başında tekstil atölyesi vardı; şimdi kepenkler bir bir kapanıyor.
Ağır sanayi zaten bölgede hiçbir zaman güçlü olamadı, bugün ise neredeyse yok hükmünde.
Geriye ayakta kalmaya çalışan birkaç ilaç fabrikası ve onların çevresindeki tedarik zincirleri kaldı.
Ama onlar da kur baskısı, yüksek vergiler ve enerji maliyetleriyle nefes almakta zorlanıyor.
Bir yandan enflasyon üreticinin maliyetini boğarken, diğer yandan dövizdeki dalgalanma ihracatçının elini kolunu bağlıyor.
Konkordatolar, artık sadece bir haber başlığı değil; birçok işletme sahibinin uykusuz gecelerinin adı.
Trakya ekonomisinin omurgası sayılan bu iki ilçe, bugün bir kırılma noktasında.
Üretim azalıyor, istihdam düşüyor, gençler ya iş bulamıyor ya da İstanbul’a göç ediyor.
Oysa Çerkezköy’ün gücü her zaman “çalışkan insanından” ve “üretim kültüründen” gelirdi.
Peki sorun ne?
Ekonominin çarkları sadece piyasa koşullarıyla mı durdu, yoksa yanlış politikalar mı sanayinin yönünü şaşırttı?
Kısa vadeli çözümlerle günü kurtarmak mümkün ama artık bu yeterli değil.
Devletin, yerel yönetimlerin ve sanayi odalarının uzun vadeli, üretimi destekleyen, istihdamı koruyan planlara ihtiyacı var.
Çünkü sanayi sadece fabrikalardan ibaret değildir; bir şehrin kimliğidir, hafızasıdır.
Bugün Çerkezköy ve Kapaklı’nın sanayi hafızası siliniyor.
Ve eğer bu gidişat durdurulmazsa, yarın sadece kapanan fabrikaları değil, kaybolan bir üretim ruhunu da konuşacağız.






