Korku… Şu küçücük kelime, koskoca insanı yerinde dondurabiliyor. Aslında korku öyle sinsi bir şey ki; bazen karanlıkta bir gölge, bazen cebimizdeki faturalar, bazen de WhatsApp grubuna “görüldü” bırakıp cevap yazmamak kadar basit bir şey bile bizi titretebiliyor.
Ama işin sırrı şu: Korkunun üzerine gidilirse küçülür. Kaçarsan büyür.
Korku aslında bir lunapark oyuncağı gibi
Bir düşünün; lunaparkta o kocaman hız trenine binmeden önce içimizi bir korku kaplar. “Ya devrilirse?”, “Ya kemer açılırsa?” deriz. Ama bineriz, bağırırız, ineriz ve sonra ne olur? “Bir daha bineyim!” deriz. Çünkü o korku, üstüne gidince eğlenceye dönüşür.
Korkular da aynen öyle: Üzerine gidince heyecan verir, kaçınca kabusa döner.
Yılan mı, yoksa ip mi?
Bir gün bir köylü tarlasında yürürken karşısına uzun, kıvrımlı bir şey çıkar. “Eyvah, yılan!” diye bağırır. Hemen kaçar, ter içinde kalır. Ertesi gün aynı yoldan yine geçer, ama bu kez dikkatlice bakar: Meğer dün korktuğu şey bir ip parçasıymış!
Korkuların çoğu böyledir: Gerçekte yılan sandığımız iplerdir.
Korku insanın zihninde büyür.
Bir işe girmeden önce “Ya beceremezsem?” deriz.
Birine duygularımızı söylemeden önce “Ya reddederse?” deriz.
Bir topluluk önünde konuşmadan önce “Ya dalga geçerlerse?” deriz.
Ama işte o “ya”lar yüzünden hayatın en güzel fırsatlarını kaçırırız.
Halbuki çoğu zaman “ya” diye korktuğumuz şey, aslında “iyi ki” olacak şeydir.
Korkunun mizahı da var tabii…
Köpeğinden korkan biri tanıyorum; sokakta her köpek gördüğünde yol değiştirirdi. Bir gün köpeği olmayan bir sokakta yürürken, bir poşet rüzgârla ayağına dolandı. Adam öyle bir kaçtı ki, poşet peşinden uçtu.
Yani bazen korkularımız bizi kovalamaz, biz korkularımızı kovalarız!
Cesaret, korkusuz olmak değil, korkuya rağmen yürüyebilmektir.
Korkmamak mümkün değil. Ama mesele şu: Korkunun seni yönetmesine izin vermemek.
Bir konuşmadan önce dizlerin titriyorsa, konuş yine de.
Bir adım atmaktan korkuyorsan, yine de at.
Bir şey seni çok geriyorsa, işte orası tam olarak büyüme alanındır.
Korkunun üzerine gidince küçülür çünkü sen büyürsün.
Unutma, korkuların senden güçlü değil. Sadece sen onlara fazla yer veriyorsun.
Tıpkı karanlık bir odadaki gölge gibi… Işığı yakarsan kaybolur.
O yüzden korkularınla savaşma, sadece ışığı yak!
Ve unutma:
“Kaçarsan kovalar, gülersen kaçar.”





