Abdulhamit ALBEZ


KARISINI DÖVEREK ÖLDÜRDÜ!

KARA KUTU


Bugün…

Bizim haberlerde vardı!

KARISINI DÖVEREK ÖLDÜRDÜ!

https://trakyaflashaber.com/haber/karisini_doverek_oldurdu-35754.html

Avam aklım…

Bu adamı döverek öldür diyor!

Bu işin…

Belki adalet kısmı…

Kısas yani…

Amma ve lakin…

Bir hukuk düzenimiz var!

Cezasını verecektir!

Benim diyeceğim başka bir şey…

 

Bu nasıl bir kafadır…

Bu nasıl bir vicdandır!

Bu nasıl bir insanlıktır!

2 çocuğunun annesini…

Döverek öldürüyor!

Bir de 2 çocukları varmış!

 

Sevgili dostlar…

Silahla…

Bıçakla…

Öldürmeye alıştık!

Midem bulanarak söylüyorum ki…

Alıştık!

 

Bu ne ya….

Döverek!

Bu bir işkence!

 

Şimdi sevgili dostlar!

Böyle vakalar oluyor ya…

Biz de…

Sözde üniversiteler var!

Her alanda…

Kürsüler var!

Proflar, Doç’lar, araştırma görevlileri var!

Bakınız…

Adları araştırma görevlisi…

 

Siz hiç…

Türkiye buna benzer olayların…

İrdelendiğini…

Üzerine çalışılıp, sonrada…

Bunun sonuçları üzerine…

Bir ders çıkartıp…

Ve insanlara eğitim verildiğini…

Hiç gördünüz mü?

Ben hiç görmedim!

Üstelik gazeteciyim!

Varsa da…

Çok az…

Ancak ve ancak…

Üniversitedeki sevgili akademisyenlerimiz…

Bir üst mertebeye…

Doçenlik, Profluk tezi olarak…

Bunları hazırlar!

Sonra da…

Kütüphanelerin raflarına koyarlar!

 

Yahu…

Bir insan…

Karısını döverek niçin öldürür?

Nasıl bir kafaya sahip!

Nasıl bir toplumsal yaşamı var!

Nasıl bir bireysel hayatı var!

Nasıl bir ekonomik düzeni var!

Varda var…

Dedim ya…

Bu adamı baştan sona inceleyecek!

Hemen her alanda…

Sözde üniversite kürsülerimiz var!

Amma ve lakin…

Neredeyse tamamı…

Bol bol maaş alır!

Sözde öğrencilere ders anlatırlar!

Yahu…

Bir profesörün görevi…

Sadece öğrenciye…

Haftada 4-6 saat ders anlatmamıdır!

Para varsa…

Daha fazla saat derse girerler!

Yoksa…

Bir profesör…

4 saatten fazla derse girmez!

Zaten asistanları var!

Onları derslere sokarlar!

Bu adamları bu memleket…

Niçin besler?

Zerre anlamış değilim!

Üniversite yıllarında da…

Anlamazdım zaten!

Gerçek manada…

Öğrenciye…

Topluma bir şey vermeyen…

Bir işe yaramayan…

Hocalarımla da…

Hep kavga etmişimdir!

 

Kitaptakileri…

Gelip dudu kuşu gibi tekrar etmek…

Sonrada…

Öğrencileri sınav yapmak…

İş değil!

Akademik hiç değil!

 

Maalesef…

3’üncü dünya ülkesiyiz…

Hatta son yıllarda…

5’e düştük de…

Ağzım varmıyor söylemeye de…

Ben hala…

Eski yerimizle…

Kendimi avutuyorum!

3’te yani…

Bugünkü derdim de…

Buydu!

Maalesef…

Onca olay olur ama…

Biz hiçbirinden…

Ders çıkarmayız!

Sıradaki gelsin diye…

Beklemekten başka…

Hiçbir işe yaramıyoruz!

Maalesef…

Tıpkı…

Depremlerde olduğu gibi!

İşimiz gücümüz…

Günümüzü…

Gün etmek!

 

Bu anlattıklarımdan sonra…

Şunu da eklemek istiyorum!

Mesela…

Çerkezköy’de…

Bir Meslek Yüksek Okulu var!

Eskiden…

Bu okul…

Çerkezköy ile içli dışlıydı!

1000 tane öğrencisi vardı neredeyse!

Hatta…

Gece bölümleri dahi açılmıştı, açılıyordu!

Veliköy’e gitti…

Zamanla…

Öğrenciler yurt sorunu yüzünden….

Okulu tercih etmez oldu!

Okula gitmez oldu!

Üniversite yönetimi…

Sadece günü kurtarma derdinde…

Senede…

Üç beş kez poz verdiler mi…

Gazetelere!

O yıl tamamdır!

Ne ürettiler…

Kimse bilmiyor!

Kime faydaları var?

Onu da bilen yok!

Bu Meslek Yüksek Okulu…

Toplumdan o kadar koptu ki…

Anlayacağınız…

Herkes…

Kendi işini yürütüyor!

Kollektif bir düşünce…

Yok!

Kollektif bir tema…

Yok!

Kollektif bir dert de…

Yok!

Bu kadar yok arasında…

Karısını…

Döverek de öldürür…

Söverek de öldürür!

 

 

Bilmem…

Bugün de…

Derdimi…

Anlatabildim mi?