Abdulhamit ALBEZ


EŞEĞİ DAMA ÇIKARMAK

KARA KUTU


Bazı makamlar vardır ki…

Ağırlığı sandalyeden değil…

Taşıdığı sorumluluktan gelir!

O makama oturan kişinin bilgisi…

Birikimi, terbiyesi, vizyonu ve karakteri…

Ne kadarsa makamın değeri de o kadardır!

Tam tersine… 

Hak etmeyen birini…

O koltuğa oturtursanız…

Koltuk onu yükseltmez!

O koltuk yerle yeksan olur!

Aynen bunun gibi…

Memleketin birçok noktasında…

Ehliyetsiz, yetersiz, kifayetsiz…

İnsanların işgal ettiği gibi…

Kusura bakmayın…

Bugün adres vermeyeceğim…

Sizler zaten…

Görüyorsunuzdur!

Muhatapları da…

Zaten anlar!

 

Devam edeyim ben, serzenişime…

Bizde çok kullanılan bir söz vardır!

Ehliyet ve liyakat olmazsa düzen bozulur.!

Ne kadar da doğru… 

Çünkü layık olmayanı makama getirmek…

Sadece o kişiye değil de…

O makama, o kuruma ve dahi…

Topluma zarar verir!

Bu durum bana her zaman…

Nasrettin Hoca’nın meşhur…

Eşeği dama çıkarma, fıkrasını hatırlatır!

Hoca’ya komşuları takılır…

Hocam, şu eşeği dama çıkarabilir misin?

Hoca düşünür taşınır…

Neden çıkarayım ki? 

Demiş!

Demiş ama komşuların ısrarı…

Mahallenin merakı…

Derken sonunda…

Hoca Nasrettin…

Eşeği dama çıkarmayı başarır!

Herkes şaşkın!

Vay be, hoca yaptı!

Ama iş burada bitmez!

Çünkü bir süre sonra…

Herkes fark eder ki…

Eşeğin orada durması da bir sorun…

Oradan indirilmesi ise…

Çok daha büyük bir sorundur!

Dama çıkan eşek…

Yukarıdan aşağı…

Nasıl ineceğini bilemez!

Hoca da…

Damdan eşek indirmeye kalkınca…

İşin içinden çıkamaz!

Eşek bir türlü inmiyor!

Sonunda fıkra…

Hepimizin bildiği gibi…

Pek de hoş bir şekilde bitmez!

Eşek damdan düşer!

Nasrettin Hoca’nın…

Yüzlerce yıl önce anlattığı…

Bu hikâye aslında…

Bugün hâlâ geçerliliğini koruyor!

Birini…

Hak etmediği bir yere…

Makama…

Getirmek kolaydır!

Ama oradan indirmek…

Hem zordur hem de maliyetlidir!

 

Bir koltuğa oturan kişi…

O koltuğu dolduramayacaksa…

O koltuk giderek boşalır!

Yetkin olmayan bir yönetici…

Birim çalışanlarını dağıtır!

Liyakatsiz bir müdür, düzeni bozar!

Ehliyetsiz bir idareci…

Kurumu geriye götürür!

Sonra oturup şaşırırız!

Bu işler niye böyle oldu?

Oysa çözüm çok basittir!

İşi ehline vermek…

 

Bir makam, kişiye güç vermez…

Arkadaşlar!

Sorumluluk yükler!

Sorumluluk…

Altını çiziyorum!

O sorumluluğu taşıyamayan biri…

Tıpkı damdaki eşek gibi…

Hem kendine…

Hem de çevresine zarar verir!

Biz de…

Enteresandır!

Makam isterler…

Sorumluluktan kaçarlar!

Makam isterler…

Makamın nimetinden faydalanmak için…

Yazık!

Hem de çok yazık!

 

Bugün kurumların…

Belediyelerin…

Şirketlerin…

Hatta ailelerin bile…

En büyük ihtiyacı bellidir!

Liyakat, liyakat, liyakat…


Kim hangi işi yapabilecekse…

İstidadı, kabiliyeti…

Hangi işe göreyse…

Eğitimi, bilgisi…

Birikim…

Tecrübe ne varsa…

Hangi alandaysa…

O işi o kişi yapmalıdır!

Hatırla, ısrarla, baskıyla…

Getirilen her makam, risk taşır!

İyi temizlik yapabilecek birini…

Bir masaya oturtursanız!

Temizlik işine de…

Ayrıca ihanet edersiniz!

Çünkü…

Belki de başkası…

Temizliği…

Onun kadar iyi yapamayacaktır!

 

Sonuç itibariyle…

Nasrettin Hoca’nın fıkrası…

Belki güldürür ama gerçeği de…

Yüzümüze tokat gibi çarpar!

Dama çıkarmak kolaydır…

Ama sonu çoğu zaman bir düşüştür!

Bu yüzden…

Hak etmeyeni makama getirirsen…

Öönce o makam çöker…

Ardından düzen!

Eşeğin damdan düşüp ölmesi gibi…

O makama gelende…

Büyük zarar görür!

Yapılması gereken çok net…

Koltukların etrafında dönmek yerine…

O koltukları hak edenleri bulmak gerek!

Çünkü unutmayalım…

Bir milletin kaderi…

Bazen bir tek görev için seçilen…

Yanlış bir kişi yüzünden…

Berbat olabilir!

Bitirirken…

Demiş ya…

Yarım hoca dinden…

Yarım doktor candan…

Bilmem anlatabildim mi?

 

Bugünlük de…

Bu kadar…

Kalın sağlıcakla…