Bazen bir kitabın doğuşu sessizdir. Bir masanın kenarında, bir kahve kokusunun eşlik ettiği uzun gecelerde başlar. Biz farkına varmadan satırlar birikir, kelimeler birbirine yaslanır, sonunda bir fikir büyür: “Artık zamanı geldi.”
Abdülhamit Bey’in yeni kitabı da işte böyle bir süreçten geçiyor.
Adı “KaraKutu”. Trakya Flaş Haber’de yayımlanan köşe yazılarından oluşan bir seçki. Her biri kendi döneminin tanığı olan 63 yazı… Satırlarda yalnızca haber değil, bir dönemin ruhu, yerel hafızanın izi ve bir gazetecinin kaleminden dökülen samimi duygular var.
Yaklaşık 15 gündür hummalı bir hazırlık sürüyor. Kitabın ana gövdesi “KaraKutu” yazılarından oluşuyor ama duyduğuma göre Abdülhamit Bey, girişte üç dört yeni bölüm kaleme almış. Henüz hepsini okuma fırsatım olmadı, ama gördüklerim bile büyük bir heyecanın habercisi.
Ben bu ekibe yeni katıldım. Eski yazıları tam anlamıyla bilmem elbette mümkün değil. Ama “KaraKutu”nun sayfaları çevrildikçe, satır aralarında bir hikâye saklı olduğunu hissediyorum. Her yazı, hem okuyucuya hem de bizlere, gazeteciliğin asıl gücünü hatırlatıyor: Kalem, bazen tarihin ilk tanığı, bazen de vicdanın sesi olur.
Abdülhamit Bey bu kitabıyla yalnızca yazılarını bir araya getirmiyor; aynı zamanda bölgemizin; Trakya’nın yakın dönemine, yerel basının nabzına ve toplumun belleğine küçük ama derin bir not düşüyor.
Sanırım yarın baskıya verilecek. Ben de sizin gibi merakla bekliyorum.
Ve itiraf etmeliyim, bu yazıyı ondan gizli yazdım. Ama elbette yayımlanmadan önce editörümüzün dikkatli gözlerinden kaçmayacaktır. Belki de bu yazı da bir gün KaraKutu’nun yeni bir sayfasına eklenir, kim bilir?





