CHP’Lİ YÜCEER, KADINA VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET KANUNU ELEŞTİRDİ

CHP’Lİ YÜCEER, KADINA VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET KANUNU ELEŞTİRDİ

CHP Tekirdağ Milletvekili Canan Yüceer, “Şiddetin sebebini belirtmeden, teşhisi doğru koymadan sorunu nasıl çözeceksiniz?” diye sordu.

CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, TBMM Genel Kurulu’nda, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) değişiklik öngören kanun teklifini eleştirdi. Yüceer, “‘Müjde’ diyerek, ‘Reform’ diyerek önümüze getirilen bu teklif ne eril şiddetin tanımını yapıyor ne toplumsal cinsiyet eşitliği diyebiliyor ne kadın cinayeti diyebiliyor ne eril şiddetin sebeplerini ortaya koyabiliyor ne 6284'e ne de Şiddeti Önleme Eylem Planı'na atıf yapabiliyor. Şiddetin sebebinin toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu belirtmeden, teşhisi doğru koymadan nasıl sonuç alacaksınız, nasıl sorunu çözeceksiniz? Şiddetsiz bir toplum ancak ve ancak eşitlikçi, önleyici ve koruyucu politikalarla olur” dedi.

CHP PM Üyesi, Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, TBMM Genel Kurulu’nda, Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifin görüşmeleri sırasında bir konuşma yaptı. Kanun teklifinin sekizinci maddesi üzerinde söz alan Dr. Candan Yüceer, şunları söyledi:

TEKLİFİ HAZIRLAYANLAR BERGEN FİLMİNİ İZLESEYDİ EMPATİ YAPABİLİRDİ: 

Bu kanun teklifini hazırlayanlar milyonlarca insanın ibretle izlediği Bergen filmini izleyebilselerdi. Belki o zaman biraz akıllar başa gelirdi, belki biraz empati yapılırdı, belki cinsiyet eşitliğini toplumun normali hâline getiremediğimiz sürece bir arpa boyu bile ilerleyemeyeceğimizi, getirilen her teklifin suya atılan taş gibi dibe saplanıp kaybolacağını anlarlardı. Belki de anlamazlardı çünkü sonuçta İstanbul Sözleşmesi'nden çekilenlerle bu önümüze gelen teklifi getirenler, bu göstermelik teklifi getirenler aynı kişiler.

ŞİDDETSİZ BİR TOPLUM ANCAK VE ANCAK EŞİTLİKÇİ, ÖNLEYİCİ VE KORUYUCU POLİTİKALARLA OLUR: 

Kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin çok ağır şartlara ulaştığı dönemde İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık, 6284'ü unuttuk, Medeni Kanun'u, nafakayı ve sağlık çalışanlarını hedefe koyduk ama ‘Sorunla ilgileniyoruz, çözmeye çalışıyoruz’u gösterme yoluyla eleştirilerin önüne geçmeye ve zevahiri kurtarmaya çaba göstermek için hazırlanan bir teklif. ‘Müjde’ diyerek, ‘Reform’ diyerek önümüze getirilen bu teklif ne eril şiddetin tanımını yapıyor ne toplumsal cinsiyet eşitliği diyebiliyor ne kadın cinayeti diyebiliyor ne eril şiddetin sebeplerini ortaya koyabiliyor ne 6284'e ne de Şiddeti Önleme Eylem Planı'na atıf yapabiliyor. Şiddetin sebebinin toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu belirtmeden, teşhisi doğru koymadan nasıl sonuç alacaksınız, nasıl sorunu çözeceksiniz? Cezaların alt sınırında sadece göstermelik artırımlara giderek mevzuatta olan ama uygulanmayan ısrarlı takibi kanuna yazarak maalesef sorunları çözemezsiniz, reform yapamazsınız. Şiddetsiz bir toplum ancak ve ancak eşitlikçi, önleyici ve koruyucu politikalarla olur. Eğer zihniyet değişmezse maalesef hiçbir şey değişmez.

KADINA VE ÇOCUKLARA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA KANUNLARIMIZDA HÂLÂ İNDİRİM MADDELERİNİN OLMASI UTANÇ VERİCİ: 

Teklifin öne çıkarılan maddelerinde biri Türk Ceza Kanunu'nun 62'nci maddesi; hemen hemen tüm kadına yönelik şiddet vakalarında kullanılan takdiri indirim maddesini düzenliyor. Failin fiilden sonraki ve yargılama süresindeki tavırlarında artık ‘somut pişmanlık’ ve ‘samimi pişmanlık’ ibaresi aranacak. Çocuklarının gözü önünde boğazı kesilen kadınlar... Elli yerinden bıçaklamış katil ama sonra ‘Üzgünüm, pişmanım, keşke yapmasaydım’ dedi diye, yarasının üzerine bastı diye, ambulans çağırdı diye indirim alacak. Allah aşkına, hangi özür, hangi pişmanlık annelerini çocuklarına, çocuklarını da annelerine geri getirebilir? Kadına ve çocuklara karşı işlenen suçlarda kanunlarımızda hâlâ indirim maddelerinin olması utanç verici maalesef.

‘ERKEKLİK İNDİRİMİ’ KORUNUYOR:

 Öte yandan, madde gerekçelerinde hâlâ, yok, failin geleceği, yok, failin geçmişi, failin eğitimi, yaşı gibi diğer indirimler korunuyor. Korunan bir madde de kadına yönelik şiddette, kadın cinayetlerinde en çok uygulanan haksız tahrik indirimi yani erkeklik indirimi ‘Erkekliğime hakaret etti, kadınlık görevlerini yerine getiremedi, beni aldattı’ gibi. Bu indirimlere hiç kimse dokunmamış. Bol kepçeden dağıtılan bu indirimler kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini meşrulaştırıyor. Türkiye'de erkeklerin bu indirimlerle maalesef âdeta ödüllendirildiği sayısız kararlar var. İşte, en sonu Bursa'da boşandığı eşi Fatma Gökce'yi 5 bıçak darbesiyle öldüren İlhan Gökce, eski eşinin erkekliğine laf ettiğini söyleyerek ilk önce haksız tahrik indiriminden, sonra da ‘Savunulacak bir yan yok, keşke yapmasaydım’ dediği için de iyi hâlden, maalesef, indirim aldı. Bizim bu indirimleri kaldırmamız lazım. Af gibi, indirim gibi kararların özellikle kadınlara ve çocuklara işlenen suçlarda kapsam dışı bırakılması lazım.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN BİRÇOĞUNUN BAŞLANGICINDA ISRARLI TAKİP VAR:

 Teklifte en önemli yenilik olarak gösterilen bir diğer şey, ısrarlı takibin Ceza Kanunu'nda ayrı bir suç olarak tanımlanması. Övünülerek anlatılıyor ama buradan sormak istiyorum: Peki, on yıldır unuttuğumuz mevzuata ne diyelim? 6284 sayılı Kanun'un 1'inci maddesinde ve uygulama yönetmeliğinde olan ama uygulanmayan, bugüne kadar yok sayılan, benim de iki buçuk yıl önce kanun teklifi verdiğim ısrarlı takip... Hâlâ bu yasal boşluk doldurulmadı. On yıl böyle geçti, böyle geçtiği için, maalesef, mevzuatta olup görmezden gelindiği için on binlerce kadın mağdur edildi. Eziyet suçu bu madde bağlamında ısrarlı takip olarak değerlendirilmediği için de maalesef binlerce kadın hayattan koparıldı. Bizler ısrarlı takibin aslında kötü niyetin bir göstergesi olduğunu biliyoruz. Kadına yönelik şiddetin, cinayetlerin birçoğunda, cinsel suçların birçoğunun başlangıcında ısrarlı takip olduğunu biliyoruz ama verilen cezalar, maalesef, ceza ertelemesi kapsamında olan cezalar ve maalesef yatarı olmadığı için de caydırıcılığı olmayan, tam tersi, cezasızlık algısını da pekiştirecek şeyler. Ayrıca eski eş ve eş olduğunda ancak cezalar artırılıyor. Bu şekliyle de olmayacaktır. Bu tür göstermelik düzenlemelerin uygulanmasının kadınlara bir faydası yok. Yapılacak tek şey: 11'inci yılını kutladığımız ve ‘Nice yaşlara’ dediğimiz İstanbul Sözleşmesi'nin bir an önce uygulanması.