Adı Adil Ülker. 40 yaşında ve Çerkezköy`de yaşıyor. 4 yıldır İstasyon Mahallesi`nde oturuyor. Aslen Şanlıurfalı. Fakirliği, kimsesizliği yetmezmiş gibi, üç yıl içinde bakın başına neler geliyor. Önce çatıdan düşüp, kolunu kırıyor. Yüzde 18 engelli. Şimdi bir kolunda platinle dolaşıyor. Sonra iki oğlundan biri olan 9 yaşındaki Fatih`i trafik kazasında kaybediyor. Daha sonra 4 yaşındaki kızı İlknur ve diğer oğlu 6 yaşındaki Ahmet ile eşi Sema Hanım`ı geçindirmek için kuş yemi satmaya başlıyor. Ancak bu kez, belediyede tenha bir yere kıstıran zabıtaların dayağını yiyor. İşte Adil Ülker`in kendi ağzından hikayesi...
ÇOCUĞUNU TRAFİK KAZASI`NDA KAYBETTİ
Cengiz Topel Caddesi üzerinde 2017 yılının Ekim ayında yaşanan trafik kazasında 9 yaşındaki oğlu Fatih`i kaybeden Adil Ülker, kaza ve daha sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:
?İşsizim ve kiracıyım. Üç tane çocuğum vardı. 2 yıl önce en büyük çocuğum trafik kazasında hayatını kaybetti. Çocuğum akşamüzeri benden habersiz eve gitmişti. Bende dolmuşla eve gittim. `Eşime oğlum geldi mi?` Diye sordum. `Daha gelmedi` deyince geri döndüm oğlumu aramak için çıktım. 10-11 yaşlarında iki tane kız çocuğu yanıma geldi ?Abi abi oğluna araba çarptı? dedi. Bir an sersemledim ama `şaka yapıyorsunuz` diye çocukları gönderdim, annesi duymasın diye, çocukları hemen gönderdim. Koştum, gittim baktım çocuğu hastaneye götürmüşler.
OĞLUNA BEN ÇARPTIM!
Olay yerine geldikten 10-15 dakika sonra trafik polisi geldi. Olayla ilgili rapor tutmaya başladılar. Trafik polisine rapor yazmayı bırak. Beni hastaneye götürebilir misin? Dedim. Trafik polisi de ?götürürüm? dedi. Sağ olsun beni aldı Çerkezköy Devlet Hastanesi`ne götürdü. Oğluma çarpan adam da hastanedeymiş. `Kim çarptı kim çarptı` diyince bir tane polis memuru şakadan `ben çarptım? dedi. Öyle deyince ben çok öfkelendim. Hayırdır sen kimsin? Sen niye benim oğlumun şeyini üstüne alıyorsun dedim. Polis memuru da ?bir şey yok` falan dedi. Yani çocuğun durumu iyi gibilerinden. O zaman dedim oğluma çarpan kimse çıksın `ben çarptım` desin `ben burada adam yemiyorum` dedim. Ben öyle diyince oradan birisi ?ben çarptım? dedi. Oğluma çarpan otomobilin sahibi. Bende o ara çocuğum sedyede idi adama `geçmiş olsun` dedim oğlumun yanına gittim. Daha sonra İRMET Hastanesi`ne sevk ettiler.
TAM İYİ OLDU DERKEN
?Sevk edildikten sonra oğlum hastanede tedavi altına alındı. Yatırdılar müşahede altına aldılar. Tam bir hafta yoğun bakımda kaldı. Tam iyi oldu çocuk elini ayağı sallıyor konuşabiliyor. Muayene eden doktor geldi çocuğunuz iyi artık servise çıkaracağız. Servise çıkaracağı gün ikindi vaktinde oğlumun yanında refakatçi kalayım diye hastaneye giderken beni aradılar ?hemen yoğun bakım ünitesinin önüne gel? dediler. Hızla yoğun bakım ünitesinin önüne gittim` ambulans hazır oğlunuzu sevk ediyoruz? dediler. Neyi var ne oldu demeye kalmadı çocuğun bütün fonksiyonları sıfırlanmış. Derin dondurucuya koyarsın da bir eti tahta gibi olur ya çocuğumda o şekilde idi. Sadece kafası ateş gibiydi. Doktora ne oldu bu çocuğa dedim. Ya bilmiyorum bir şeyler oldu dedi. Hemen İstanbul?a sevk ettiler. Orda `doktora neyi var` diye sorduğumda ?daha gelmeden bütün fonksiyonları iflas etmiş? dedi. `Ama bir ameliyata alalım küçükte olsa kurtulma şansı var` dedi. Ameliyat için izin istediler bende verdim. Ameliyattan sonra çocuğum öldü.?
ADALETE GÜVENMEK İSTİYORUM
Çocuğuna çarpan aracın sürücüsünü mahkemeye verdiğini anlatan Adil Ülker, sözlerini şöyle sürdürdü: ?Mahkemeye verdim ama o dur budur daha sonuç alamadım. Her gidip geldiğimde bahaneler çıkıyor. Çocuğuma vuran kişi şu an dışarıda. Olay günü eminim ki oğluma çarpan adam değildi, kadındı. Çünkü elimde kamera kaydı var. Savcılığa görüntü kaydını gösterdim. Bir eşleştirme yapın dedim çünkü adam sağ taraftan iniyor. Şoför koltuğunda kim var? Bu kamera kaydını göstermeme rağmen olay günü raporu tutan trafik polisi yüzde 75 suç oranını oğluma vermiş. Emniyet müdürlüğüne gittim, komiserle paylaştım, görüntüyü gösterdim, bana ?beyefendi raporda böyle yazıyor? dedi. Arabanın bu kadar hızlı gitmesi raporu tutan memurun gözü önüne gelmiyor. Adalete güvenmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet bende bu devletin bir ferdi olduğum için yanlış yola sapmak istemiyorum.?
BEN DAVAYA BAKMAYACAĞIM
Dava için bir avukat ile anlaştığını ancak 20 gün sonra bu avukatın çekildiğini ifade eden Adil Ülker, ?Şu anda çocuğumun davası ne durumda bilmiyorum. Kimsede bir şey demiyor. Avukat tutacak paramda yok. Akşam eve ekmek götürecek parayı zor buluyorum. Avukat nereden tutacağım. Olayın ardından avukata vermiştim. Ancak avukat davadan çekildi. Önce anlaştık, avukat dava için benim vekaleti aldı her şeyi çözeceğini davanın arkasında olacağını söyledi. Ben de vekaleti ona verdim. 20 gün sonra beni çağırdığında da ?ben bu davaya bakmayacağım? dedi. Nedenini sorduğumda ?para vermiyorsunuz? gibi bahaneler üretti. Oysa başında yüzde 10 komisyona anlaştık. Benim zaten paramın olmadığını biliyordu. Avukata davadan vazgeçmemesini yüzde 10?u yüzde 25? çıkaralım, ben 3-5 lira peşinde değilim dememe rağmen avukat hanım ?ben sizinle çalışamam artık? dedi. Birkaç tane daha avukata gittim. 15 bin lira sigorta parası aldığım için bu davayı almadılar. Ben hiçbir şey anlamadan, o dönem yaşadığım zorluklar içinde 15 bin lira sigorta parasını kabul ettim.? dedi.
AĞAÇ BİR GÖVDEDEN AYRILSA O AĞAÇ NE KADAR YAŞAR
2015 yılında Çerkezköy`e gelmeden önce geçirdiği kaza sonrasında yüzde 18 engelli kalan Adil Ülker, sağ kolunda platin taşıyor. Nasıl kaza geçirdiğini anlatan Adil Ülker, ?2015?in Kasım ayında kardeşim ile birlikte bir okulun çatısına temizlemeye gittik. İş için. Temizledik bitirdik derken o esnada çatıdan düştüm. Üç yıl boyunca ameliyatlarla geçti ömrüm. Tam çoluğumu çocuğumu geçindirecek düzeye gelmiştim fakat bu olay geldi başıma. Ağaç bir gövdeden ayrılsa o ağaç ne kadar yaşar bizde öyle olduk. Hanım ağlamaktan gözleri eskisi gibi görmüyor. Dördümüzü tartsanız yüz kilo gelmeyiz. Paramız olmadığı için hastaneye de gidemiyoruz. Gittiğimizde ise beş liralık ilaca elli lira muayene ücreti ödüyoruz. Bu para da olmayınca hastaneye gidemiyoruz.? diye konuştu.
NE GÜZEL BİR İŞ YAPIYORSUN
Televizyonda görerek kuş yemi satmaya başladığını anlatan Adil Ülker, şu sıralar Atatürk Caddesi`nin hemen arkasındaki Kapalı Otopark üstünde kuş yemi satıyor. Ülker, şunları dedi:?Oğlumla gezerken kapalı otoparkın üstünde 3-5 tane kuş vardı. Eve gittiğimizde televizyonda sakat, engelli bir adamın kuş yemi sattığını gördüm. ?Hiç kimse işsizliği bahane etmesin. Ben kuş yemi satarak evimi geçiriyorum? dedi. Ben de eşime dedim ki bende bu işi yapayım mı?. Eşimde ?nerde yapacaksın? dedi. Bende çarşıda bir yer gördüm dedim. O heyecanla çıktım. Cebimde 5 lira vardı. İki lirasını ekmek parası bırakıp kalanıyla yem aldım. Sonra şu an durduğum alana geldim. Bir abla `ne yapıyorsun?` dedi. Ben `kuşlara yem satıyorum` dedim. Şaşırdı ?ne güzel bir şey yapıyorsun bir tane alabilir miyim? dedi. Derken birkaç tane daha sattım. Daha sonra karar verdim bu işi yapmaya ama daha sonra zabıtalar baskı yaptı. Derdimi anlattım ama beni dinlemediler hep geldiler beni kaldırdılar.?
BELEDİYEDE İŞ YOK!
Bu olaylardan sonra Belediye Başkanı Vahap Akay?ın yanına çıkmaya karar veren Adil Ülker, şunları söyledi: ?Defalarca belediyeye gelmeme rağmen görüşemedim. Hep sokakta yolunu kestim. Başkanım bana bir iş verirseniz ben mutlu olurum ben sakat bir adamım. Benim çoluğum çocuğum var. Bana ne iş verirseniz kabul ederim dedim. Park bahçe temizlerim, çöp toplarım, dedim. Oda bana ?belediyede iş yok alamıyoruz? dedi. Daha sonra gördüğümde ise ?iş alımı Büyükşehir Belediyesinin elinde artık gidip oraya müracaat edeceksin? dedi. Bana burada kuş yemi satmamamı da söyledi. Bir keresinde sen hala burada mısın? diye çıkıştı. Ben de ne yapayım ekmek parası, engelliyim ben başka yapacak işim yok. Kimse işte vermiyor.`dedim."
SEN BELEDİYEYE GİREMEZSİN
Kuş yemi satmaması için daha sonra Belediye`den simit satması teklifi geldiğini anlatan Adil Ülker, şunları anlattı: ?Bana kuş yemi satma sana simit arabası verelim. Simit sat dediler. Sonra belediye bana bir simit arabası zimmet etti. Günde ancak 10 tane simit satıyordum. Diğer kalan simitlerden zarar ediyordum. Bende simidin yanında kuş yemi satayım dedim. Gece zabıtalar simit arabasının kilidini kırmışlar. Sabah geldiğimde oradaki dükkanda bulunan güvenlik kamerasına baktım, zabıtaların aldığını görünce simit arabasını üzerimden düşürmek için belediyeye gittim. Belediyenin kapısının önüne gelince kapıdaki görevli `sana yasak içeri giremezsin` dedi. `Burası devletin dairesi ben size ne yaptım da giremiyorum` dedim. Bana ?biz sana arabayı veriyoruz sen gidip kuş yemi satıyorsun? dedi. Bende mecbur kaldığım için yaptığımı söyledim. Çünkü on tane simidin karı 25 kuruş, gün bitiminde elimde sadece iki buçuk lira para kalıyor. Buradan dolmuşa binsen üç lira bu nedenle yayan gitmek zorunda kalıyorum. Simit fırınına da borçlanmaya başlamıştım.?
AYNI OĞLUMUN OLAYI GİBİ BENİ GEÇİŞTİRİYORLAR
Zabıtaların kendisini içeri alarak kendisini dövdüğünü ve sonrasında darp raporu aldığını belirten Ülker, şöyle devam etti: ?Beni içeri almamanızı kim söyledi dedim. Bana ?sen boş ver? diyerek dışarı kovdular. Bende kameramı açıp video almaya başladım. Tekrar gittim müdürünüzle görüşeceğim dedim. Elimden telefonumu almaya çalıştı. Daha sonra gel `seni müdürle görüştüreceğim` dedi. Belediyenin altında güvenlik kamerasının olmadığı yere getirdiler. On kişi ile üstüme çöktüler elimden telefonu aldılar videoyu silmişler. Durun ben engelli adamım demeye kalmadan zabıtalar telefonumu kırdı, montumu yırttı ve tekme tokat dövdüler. Belediyenin arka kapısından tekmeleyerek attılar. Hastaneye gittim darp raporu aldım savcılığa şikâyette bulundum. Aynı oğlumun olayı gibi beni geçiştiriyorlar.? diye konuştu.
ÜÇ EKMEK BİR SÜT İÇİN ÇABALIYORUM
Kuş yemi satmasının kime ne zararı olduğunu söyleyen Ülker, ?Bana seni buradan yok edeceğiz. Burada durmayacaksın diyorlar. Hani ana caddelerde olsa diyeceğim ki ben burayı işgal ediyorum, rahatsız ediyorum. Yani kapalı otoparkın üstü ben olsam da kuş var olmasam da kuş var. Ben burada mutlu oluyorum kuşların yemini suyunu vererek. Bunu hayrını kazanıyorum. Hiç kimseden bu güne kadar şikayet almadım. Günde üç tane ekmek bir tane süt almak için çabalıyorum burada. Ben yanlış bir şey yapmıyorum.? dedi
PERİŞANIM ALLAH?A SIĞINDIM
Birçok yere iş başvurusunda bulunduğunu anlatan Adil Ülker`in son sözleri şunlar oldu: ?Defalarca İŞKUR?a gittim, fabrikalara gittim, belediyeye gittim hatta kaymakama bile gittim. Kaymakamımızdan iş istedim. Bana ?ben iş veremem kaymakamlıkta böyle bir iş yok? dedi. Seçimlerden sonra belediyede işçi alınacak denilince form doldum ama olmadı. Perişanım ortada kaldım bir Allah?a sığındım.?