Kadınların dünyasında kuaför salonlarının bambaşka bir yeri vardır. Dışarıdan bakan biri, bunu sadece saç boyatmak, fön çektirmek ya da bakım yaptırmak olarak görebilir. Oysa kuaför koltuğu, bir kadının kendisiyle en çok baş başa kaldığı, aynı zamanda en çok sosyalleştiği yerlerden biridir.
Kadın kuaförleri… Dışarıdan bakıldığında saç kesilen, fön çekilen, boya yapılan sıradan bir mekân gibi görünür. Ama içeri adım attığınızda bambaşka bir dünyaya girdiğinizi fark edersiniz. Orası yalnızca bir güzellik merkezi değil, aynı zamanda bir sohbet durağı, bir terapi koltuğu, hatta küçük bir sosyal kulüptür.
Bir kadın, kuaföre sadece saçını kestirmeye gitmez; orada ruhunu da tazeler. Saçına dokunulduğunda, aslında kendisine dokunulduğunu hisseder. Kuaför aynasında sadece saç modelini değil, kimi zaman hayatına dair yeni kararların ilk ışığını görür. “Saçlarını değiştiren, hayatını değiştirir” sözü boşuna söylenmemiştir.
Kuaförler, çoğu kadın için bir terapi alanıdır. Bir dostla dertleşir gibi kuaförüne içini döker; bazen kahkahalar eşliğinde, bazen gözyaşlarıyla… Orada samimiyet, güven ve biraz da sihir vardır. Fön makinesinin uğultusu içinde bile huzur bulunur.
Kadınların kuaför aşkı aslında biraz da kendilerine duydukları sevgiden kaynaklanır. İnsan sevdiğine özen gösterir; kadın da en çok kendisine özen göstermeyi bildiğinde güçlü olur. İşte bu yüzden kuaför kapısından çıkan kadın, sadece saçlarıyla değil, moraliyle, özgüveniyle de yenilenmiş olur.
Kısacası kuaför, kadın için bir güzellik durağı değil; hayatın telaşında nefes alabildiği, kendini yeniden hatırladığı özel bir sığınaktır.